I.
yavaşça girdi içeri
çıkardı kara yamçısını
ve bir ömrü yokladı kızarık boynunda
anasını tekrar toprağa verdi
tekrar avuçladı parçalanmış ne varsa
soğuktu anası istemediğine vermişler
göğsünde ısınırdı güzden kaçarken
ketumdu ama komazdı
damarlarında duymuştu diri gümbürtüsünü mavzerin
birden, hissettirmeden bozdular bu büyüyü
dediler meydandır burası
bu da komadı
yürüdükçe gövdesine gelin kızın kaynattığı su
dağlar büyütürdü içinde, reyhan kuşatırdı
cephe dönüşlerini boğardı kılıç şakırtılarına
eczasız yara, tütünszlük komadı
bunların hepsi iki satır şimdi birkaç madalyonun üzerinde
duvarlar ıssız dermanı yok pürüzlerin
netameli sessizlik mavzerde
tek başına artık
kırık aynada iki suret
yamalı gülümseme
II.
ile ve küne karşı yapayalnız kalmışsın
sokul o zaman avret yerlerine sokakların
dinle memur oluşların gizli hikayelerini
‘bir yokmuş bir yokmuş, biz varmışız.’
siz, kimsiniz?
‘şşş, sakın ha her yerde sorma bunu. neyse efendim günlerden o gün aradık zatı alilerini tensiplerine arz ettik.’
eee, sonra?
‘sonrası, zeval gelmesin’
ama ben, sadece onu kayırmıştım
‘sus, sokul ve sus, otur bir beypazarı iç, bir rennie yut, bizden, bu reflü hep sinir stres bak hepimizin hassasiyetleri var, türlü türlü’
öyle imiş
bütün hitaplar sahipli
nutuklar irikıyım
paylar verilmiş
koltuklar yumuşacık
tam da pembe götlerine layık
hassas, terletmez
sen ise olmayagör kaskatı
olmayagör soluğu yorgun
ancak senin ayağın su toplar
senindir alelusul olmayan bu sözler
bu zımparalanmış zihin
şu buruş buruş çocuklar senin
ki bilirler komaz
zonklarsın da sesin çıkmaz istif edilirken
sütre gerisinde duramayacaksın, bilirler
ama gün gelecek
ne takas ettilerse gülünç kalacak
duvara asılı mavzeri takacaksın omzuna
giyeceksin yamçını tekrar
bir tek onu kayırmıştım diyeceksin
III.
çünkü sormuştu hanımına
dünyalık ister misin