Ruhsatsız
Şiir

ENSE PEDAGOJİSİ YA DA ENSEST DEMOGOJİSİ: “BUGÜN CUMA ENSEYİ KAPAT!” | Kadir Tepe

Burak Çelik’e…

tanrı, toz kondurmadan halıya / anasını bizzat kendi doğurdu o

gök, kandile döktü rahmet / ışıdı mağara kapısındaki irsi hayat

kainatı incir ağacıyla emzirdi havva, göğüs uçlarındaki çıbanla

gayrısını düşünmeden / hele ki tanrı, insanı çıplak yaratmışken

giydirdi, süsleyip pakladı, yemini verdi kuluçkadaki tavukların

bir karıncaya, lokmayı sırtlanıp pabuçlarını dikmesini emretti

geceleri çöpte oyuncak arayan çocuklara da

intihar etmemesini fısıldadı arıya, uçurum kenarındaki taşa da

ve yumurtladı benî âdem, kendi anasını bizzat doğurdu o

                                                  tez elden ecel vakti cıbıldaklığını kapattı, utangaç bir yaprakla

                                           kaşınan yerlerine pireler döktü, hırkasının cebinde irsi ayetler

ejderhaların üflediği kendi soluğuydu

                                                  ışırken ve büzüşürken çıplaktı beşer

                                          intihar, harama kan bulaştırmaktı

                          ya “çehre” asıklığının / neydi karşılığı

         hüzünle bertaraf yüzlerin asılmasının

 

buz yanığına meyil ettikçe dokunurdu, ipi aşınmış cevşenine o

halbuki ışıdığı ve büzüştüğü vakitler cıbıldaktı beşer

hırkayla fötr kombinini yakıştırmazdı ölüler

ejderhaların üflediği kendi soluğuydu

rüzgarın da

                                  ve tanrı, halıdaki kırıntıları süpürünüz diye buyur ederken

                                      evrenin düzenini kastediyordu, ayakla basılan güruh yığınını

etle tırnağın, gözle kirpiğin fuhşunu da

                                                 ejderhaların üflediği kendi soluğuydu

               ona rağmen hazan vakitleri rüzgar, ahuların eteklerine yılışırdı

ejderhanın ıslık çalması da akıl baliğ ahenginden değil

alevinin bayağılığındandı / terleyince dilşikâr, soğuğa tapardı

                                                           kar toplayan hava da

                                                  kızamık geçiren urlarını tarardı, kıl yumağına dönen bir tarakla

tutukluk yapan altıpatlar pedalıyla da

gömleğinin yakasına sıçratırdı matarasından taşan votkayı

ayyaş çöl kumlarını da

çünkü ins, bir vişne lekesiydi / kanın dolaşımını hızlandıran

ve ölümdü, kandili yakıp aydınlatsın diye dökülen yağ

ejderhaların üflediği kendi soluğuydu

çıplaktı o, ışırken ve büzüşürken

anasını bizzat kendi doğurdu

Related posts

SEVGİLİ ADEM | Eileen Myles | Türkçe Söyleyen: M. Burak Çelik – Abdullah Enis Savaş

Ruhsatsız
3 ay ago

NAAT MADRİGAL | Kadir Daniş

Ruhsatsız
3 ay ago

EVLENEMEZSİNİZ ÇÜNKÜ SİZ KANSERSİNİZ | Burak Akgedik

Ruhsatsız
2 ay ago
Exit mobile version