her şeyin başlangıcı olan o yağmurlu güne
bugün aramızda konkordato ilan edilsin diye el açtım
bizim çocuklarla konuştum bunu bilmedi onlar
(deniz kabukları kimselerin anlamadığı bir dili ünledi)
halk böyle diyor
çünkü diyaframı yüksek adamların
aşka atılmamış çelmeleri var
iki koca elmacık, iki sıska kol, bir ben oranda
yörüktü/ yörüktü uzaktan seyredilen diyorama
diyorama yani çocuğa şekerin verdiği yara
ayrı düştü yol düştü bebek düştü görülen
halk böyle diyor ister inan ister inanma
iyi günler dilen yorgunluğun taklacı güvercini
iyi günler dile ilkel soluğu ülkemin
fenadır kabzanın sakinliği
diaspora sevmek
sevmek diaspora
oysa halk böyle diyor bir kulak ver
diaspora, diyorama, diyafram
sabah gece dibidir
böyle diyor halk
h
lak
güç oluşu ikimizin hangi yumruysa hın et
çünkü aşk yanlışı uyutmaz
suyun şuuru bu işin sonu bazı şeylerin hatırı ve devletin insafı yok
su boğulmakla taşlar bağlanmakla…
halk böyle diyor bundan sabra aşina çehrelerin saklanışı
bundan bir tek gölgesinde yüzünü gizleyebilir insan, ne tuhaf!
aşkın prospektüsü sefer tasında afrika yüzü
nereye göç edeceksin yanı başında bir türkiye yokken
fırtınalı hava brandasız teknen
bir melodi tuttur yüzünü örtmek için tüttür biraz
bir yoksulluk gömlek edin
maraş otu, çakmak gazı, tiner, bally
saptırmalı bazen nesneden amacı
böylece bulur insan daha kudretli olanı
klarneti geç saksafonu atla melodika kalsın bir kenarda
ucuz sesler düşledin fairuz’u, bebitov’u küçümsedin
yokluğudur tam kılan bir şeyi bilmedin
adlar yakıştırdılar sana böylece yüce görevler edindin
şapşal otistik fukara
şakımak beyazını yitirmiş şeylere
başkalarına aşk
böyle diyor halk
yokluğunu hiçbir mucize gidermez
ama yine de geri gelmeyen bir bumerang ol sen
diyafonda biz ve kanı taşıran müjde
dolmayı bekleyen cepler
dolmayı bekleyen kutular ve keseler
her yerde
çizmeler giyinip kirletmeden ayakları nil taşmadan
irademi tuttur süngümü onar dalıma bir kuş kondur nolur!
leblebi ve ampullerimiz bozukken üleşen kavruk ellerim kim için
halk böyle diyor yenilgiyi kimse istemez ama sen zafer ümidinde değilsin!
bizim can gibi çok doğulu ve nadiren doğru
olmamış yağmurlara maşrapa tutmakla geçirdim günlerimi
sizin kordu yollarınız, ulaşılmaz elleriniz
sizin kordu, yolların düzüne inmeyen ulaşılmaz elleriniz
braletmiş cropmuş her şeye tamam
albino bir semender mi aşkımız hep aynı renk her şeye tamam
can’da gastrit bende uyuz bizdeki armoni her şeye tamam
izleniyoruz bir yerde yaşıyoruz orada her şeye tamam
bir hayat içinde bir hayat içinde bir hayat
“bir hayat için” de bir hayat içinde bir hayat için de bir hayat
tutma artık olmamış yağmurlara maşrapa
halk böyle diyor/ama
diyorama diyorama diyorama