Subscribe Now

* You will receive the latest news and updates on your favorite celebrities!

Trending News

Ruhsatsız

HAYRA ÇAĞIRAN TÜRKLER VE ENTRİKACI BATI | Semih Samyürek
Deneme

HAYRA ÇAĞIRAN TÜRKLER VE ENTRİKACI BATI | Semih Samyürek 

 

 

XIX.

Göçen Kervanın Ardından

 

 

 

 

Mustafa Reşit Paşa, 1839 yılında yayımlanan Tanzimat Fermanı’nın hazırlanışındaki en önemli isimlerinden biridir. Fermandan yıllar evvel Paris’te elçilik yapmış olan Paşa, padişahın talimatıyla, Türkiye’de yapılmakta olan ıslahatların bir başka deyişle Batılılaşma hamlelerinin Batı kamuoyunda duyulmasını sağlamak adına Evans adlı bir eleştiri yazarını para karşılığı tutarak, Osmanlı’nın yenilik hamlelerini övmeye memur eder. Dünden bugüne karşımıza gazeteci sıfatıyla gelmiş kimselerin ekseriyetinin bu tür akçeli işlere girmiş bulunduğunu kim inkar edebilir?

Paşa’nın faaliyetleri bununla da sınırlı değildir. Meşhur ıslahatçılardan II. Mahmut’un da yakın çalışma arkadaşlarından biri olan Paşa, İngiliz dostu eski büyükelçi Stratford Canning’den aldığı suflelerle Osmanlı’nın ayakta kalabilmesi için yapılacak ilk işin gayrimüslimlerin ve Müslümanların eşit vatandaşlık ilkesi etrafında birleştirilmeleri olduğunu söylüyordu. Tanzimat Fermanı’na giden yolun taşları işte böyle döşenmişti.

Meclis-i Vâlâ olarak bilinen, Meclis-i Ahkam-ı Adliye; yani bir tür üst mahkeme ve meclis gibi hareket edecek olan bir kurum; Tanzimat Fermanı’nın getirdiği Frenkleşme hamlelerini denetleyecekti. Mustafa Reşit Paşa bu meclisi/kurumu tesis ederken, İngiltere ve Fransa’ya bakmış, oralarda meclisin meşrutiyet derecesinde hürriyete sahip olduğunu görmüş, bunun üzerine Avusturya’yı incelemiş ve oradaki modeli beğenmiş. Bu modele göre meclis üyeleri birer padişah kuklasından ibarettir. Hürriyet yoktur. Meclis üyeleri padişahın sözünden çıkacak olurlarsa münasip yerlerine tekme yemeleri garanti altındadır. Türkleri Frenkleştirme macerasının en çok hak ettiği vasıf tepeden inmeciliktir.

Tanzimatla beraber Osmanlı sarayında baskın olan yönelim; hakimiyet meselesinin bir yana bırakılması; bunun yerine sosyal ve iktisadî sahada değişmeler (ilerlemeler) kaydedilmesiydi. Batılılaşmanın Türk topraklarındaki yegâne anlamı budur. Cumhuriyet tarihimizde yaşanan her darbeden sonra müzik zevkimizin değiştiğine dikkat kesilirseniz Frenkleşmenin neye tekabül ettiğini anlayabilirsiniz.

Birbirinin üzerine basıp ilerleyerek refaha kavuşulabileceğini savunan insanlar bir tarafta, birlikte olarak hayatın belalarına karşı güçlenebileceğini idrak edebilen insanlar bir taraftadır. Batılılaşmanın getirdiği değişimler, hayra çağıran insan modeli yerine birbirinin kafasına basarak yükselmeyi şiar edilmiş insanlar inşa etti.

Allah’ın kulu olmak modern Batı Medeniyetinin tüğlerinidiken diken eden bir şeydir. Bu ifade, ‘ortamlarda’ gülünç bulunur. Havalı olan ‘birey’ olmaktır. İnsanlar, YouTube kanalımdaki videoların içeriğinden çok videoları selamünaleyküm diyerek açmama takılırlar. Tepeden inmeci Frenkleşme (bugün adını pekala Amerikanlaşma koyabiliriz) tepemize balyoz darbelerini indirmeye devam etmekte. Bugün Türk devleti Türklere kredi kartı kullanmadan dört adet kış lastiği alabilecek dahi bir imkan sahası açmıyor. Allah’ın kulu olduğunu idrak etmek birlikte olmaya, cem olmaya giden ilk basamaktır.

Allah, biz kullarına tepeden ayetler indirir. Bu yüzden Kuran’da ayetlerin inzal olduğu haber verilir. İnzal, indirmek demektir. Tepeden inen şeylerin hepsi birer rahmettir. Çünkü burada tepe ifadesi, manevi bir tepedir. Fizikî bir manada değildir. Bununla beraber dünyalı ilahlar tarafından fizikî olarak tepeden indirilen şeyler de vardır. Buradaki tepe, kurumsal hayat üzerinden somutlaştırılmıştır. Hegemonya da burada devreye girer. Gazze’de katledilenler için yapılabilecek ‘en iyi şey’ Birleşmiş Milletler oturumlarında el kaldırıp indirmektir.

Hegemonya; fark edilmediği sürece hegemonyadır. Fark edilen, gözlemlenebilen hegemonya samimiyet deryası içinde erir, kaybolur. Samimiyet deryası; entrikaların, dalaverelerin tuzağından paçasını kurtarmış olanların nişanesidir. Batı hegemonyası yıkılacaksa samimiler tarafından yıkılacak.

Hegemonyanın yıkılması elbette tek başına Filistinlileri kurtarmaya yetecek değil. Fakat Filistinlileri kurtarmaktan bahsedebilmek için evvela kurtarıcıların hayatta olması gerekir. Orman yangınlarına müdahale edecek itfaiye erleri yahut şerefli vatandaşların olmadığı bir ortamda, yangını söndürmekten bahis açabilir miyiz? Filistinlileri kurtarmak mı istiyoruz? Türklerin elinin altındaki Anadolu topraklarında hakça bir hayat mı inşa etmek istiyoruz? Bu hedeflere yürüyebilmenin tek bir yolu var. O da yürüyebilmenin tek yolu olan ayağa kalkmak edimidir. Ayağa kalkmak; Batı hegemonyasını tuzla buz edecek şeydir.

İnsan nasıl ayağa kalkar? Batı’nın Aydınlanma çağı tümüyle bu sorunun cevabı aradı desek abartmış olmayız. Batı’nın bu soruya cevabı insanın kulluk prangasından kurtulmasından öteye gidemedi. Kulluğun ilgası, insanı cem edecek yegane temelin ortadan kalması demekti.

Bizim içinse ayağa kalmak kul olmak demektir. Ne ironi ama. Kulluksa hayır işlemek ve hayra çağırmak demektir. Batı hegemonyasının temelini oluşturan şeyse siyasi entrikadır. Biri bizim kültürümüzün nişanesi iken diğeri üzerimizdeki hegemonyanın bataklığıdır. Bataklıktır çünkü Batı milletleride bu bataklıkta debelenmekteler.

İnsanoğlunun yazgısı, yanılgılara matuftur. Bu gerçeği atalarımız beşer şaşar diyerek formülize etmişler. Beşer şaşar fikrinden şaştığımız ölçüde siyasi sahada mehdiler beklemeye koyuluyoruz. Şaşkınlığımız bizi siyasi entrikaların kucağına götürüyor.

Oysa İslam; insanın tekâmül yoludur. İslam insanların hayatlarını kısıtlamaz, hayata nizam verir. Bu nizam, beşerin her daim şaşmaya müsait olduğu bilgisini önümüze koymaktan bir an bile geri durmamamız gerektiğiyle temellenir. Bu temel üzerine de emi̇r bi’l-ma‘rûf nehi̇y ani’l-münker hakikati inşa edilir.

Yani müslüman, insanları hayra çağırır. Siyasi entrikalar ise bu inşanın aksi yönüne doğru kurgulanmıştır. Siyasi entrikalar gereği hayır üzere olmadığını düşündüğünüz insanların altını oyarsınız. Onları türlü dalaverelerle ters ayakta bırakarak alt etmeye uğraşırsınız. Yani ne ironidir ki iblisin faaliyeti neyse birebir onu yapmaya koyulursunuz. Üstelik bunu hayır işlediğinizi zannederek yaparsınız.

Siyasi entrika; yalnızca çok partili seçim sistemlerinde ortaya çıkmaz. Şirket çalışanları arasında, patronlar arasında giderek işçiler arasında dahi entrikalarla başkalarının ayaklarının altı oyulur ve yükselmeye çalışılır. Bu açıdan modern hayat İslam’ın düşmanıdır. Aydınlanma çağı insanın ayağa kalkabilmesi için yükselmesi gerektiğini düşündü. Bu da insanı sürekli olarak diğer insanların kafalarına basmak suretiyle tırmanmak zorunda olduğu bir dağa sürdü.

Hayra çağırmak; yalnızca etrafımızdaki müslümanları daha çok ibadet etmeye çağırmakta ortaya çıkmaz. Hayatın tüm alanlarını kapsar. Hayatın tüm alanlarına sirayet eder. Hayra çağıran insan görürseniz, onu her halinden tanırsınız.

Hayra çağırmak ve siyasi entrika iki düşmanı simgeler. Hayra çağıran insan; Kuran’ın inşa ettiği ideal insandır. Fakat gözden kaçırmayalım ki cem olmayan insan insan değildir. O ancak beşer seviyesindedir. Yani insan ancak bir insan topluluğun içinde insandır. Bu topluluk; eğer bünyesinde kendine mahsus hususiyetler barındırabiliyorsa o zaman millet olma seviyesine yükselir. Türkülerimiz buna örnektir. Türk yazısı buna örnektir. Türk şiiri buna örnektir. Türk yazısında bulunan kâf-i Türkî isimli harf; benliğimizi temsil eden en leziz hususiyetlerimizden biridir.

Siyasi entrika; modern hayatın vazgeçilmez dayatmasıdır. Beşer şaşar, dedik. Elbette hayra çağıran insan da şaşabilir. O an devreye diğer hayra çağıran insanlar girer. Hayra çağıran insan düşene, yolda kalmışa el uzatır. Yolda kalan insan bazen somut anlamıyla yolda kalmıştır, bazen hayatında yürüyeceği yolu şaşırmıştır. Hayra çağıran insan; mümin ya hayır konuşur ya susar, düsturundan hareket eder. Âhilik de sözünü ettiğimiz entrikanın aksine konumlanmıştır. Âhi; kardeş demektir. Birbirinin kuyusunu kazmak için entrikalar çeviren değil âhilerine âhilik eden Türkler dünyaya bir çıkış yolu gösterebilir.

 

 

 

Devam edecek…

Related posts

Bir yanıt yazın

Required fields are marked *