Güzel dediler denizime dalgalar duruldu
Asanın vurulduğu noktayı gördüm, yıldızların secdesini
Ben de bir suskunluk mağarası buldum -hayır, keşfettim-
Dostlukların seyri neden hep bir tütün ezecekmiş gibi
Eh işte diyeceksem savaşlar karşısında -silahım azman-
Ütülenip geçilecekse akşamların payımıza verdiği zar
Ne anlamı var çay masalarında yontup durmanın saatleri
Her şiir geldiğinde mesela tir tir titremeden duramıyorsam
Tufan bir bardak sudan da kopardı biz yine kurtulurduk gemi olmadan
Ben hiç konuşmadım bir dağ ile, hınçlanırdım da ben neden okuma bilirimdi?
Dedim ya Ay ve Güneş secdeye geldiğinde ve yıldızlar, kimin kör kalacağı belliydi
Ne yani ben ürküp kaçsaydım burada kim bekleyecekti kurdu
Hep eve dönmenin yollarını arıyorum, buna ömrümü adayabilirim
Hep elimde bir liste, cinneti geçirilecek şeyler listesi
Dedim sana dostluklar adisyon tutarak vaziyet sürdüremez
Şiir seni sarıp sıktığında bankaya koşamazsın mesela -ben okuma bilirim-
Rüyaların tabiri için itlaf ediyorum hayatları
Neden bırakayım türbelere bir şeyler anlatmayı
Mesela Eyüp’te -Sultan- migrensiz bir türbe düşünüyorum kendime
Demek ki ben görmeseydim kumaşlar içindeki tanrıyı
Otuzbiryıldır kendimin katili gibi mi değecektim vesikama
Bir mucize görünce faltaşı gibi açılan gözler ve başlarını çevirenler -ay yarıldı-
Bir mucize göremeyince kıs kıs kısılan gözler ve başlarını öteki yana çevirenler
Demeseydim neyse, kurtulamadığımız bir mucizesizlik ve yoksulluk
Gizledim deveyi diyara da öyle kazandım iddiayı
Gizlendim örttüm üstümü suskunluk vahyedildi
Delik deşik tenler buldum da ne oldu hiçbiri beni kapsamadı
Omuz silkti burun kıvırdı cümleler bana -kelleler uçtu-
Cenahlar arasında kalmış insanların dramı
Kimsenin duyamadığı canavarlıklar
Beni bunca yere çakan kanat açıklığı
Düşüş dediysek gurbet de demişizdir
Kovalanmış değiliz ayıplanmış değil
Uyanmayı bekliyoruz
Kabuslara sokula sokula
“her şeyi gördüm, içim pek rahat değil” der gibi gibi…