“Ben de ben değilim, sevgili Shakespeare,
ben de dünyayı senin yapıtını hayal ettiğin gibi hayal ettim,
düşlerimde seni de biçimlendirdim,
ve sen de tıpkı benim gibi birçok kişisin ve hiçkimsesin.”
“Yakın çekimle mekân genişler, ağır çekimde hareket genişler.”
Byung-Chul Han, Güzeli Kurtarmak
Edebiyat, insanların düşüncelerini ifade etmek ve duygularını aktarmak için kullandığı bir araçtır. Dilin ve hayal gücünün oyun alanıdır. Edebiyat, okur zihnini oynayabileceği ve keşfedebileceği farklı alanlar ile baş başa bırakır. Roman, öykü, şiir, tiyatro vd. edebi türlerde birtakım oyunlar mevcut olabilir. Örneğin bir romanda, karakterlerin hikâye boyunca sergilediği psikolojik oyunlar, okurun zihnini zorlayarak gizem yaratır. Şiir içindeki imgeler, okura şair tarafından sunulan bilmecelerdir. Yazarlar, okurunu çeşitli zihinsel oyunlara çağırır. Dolayısıyla, edebiyatın bir tür oyun olarak düşünülmesi oldukça doğal bir yaklaşım olacaktır.
Dil için oyun alanları yaratan edebiyatın teknolojiyle olan ilişkisi, tarih boyunca değişmiş, gelişim göstermiştir. İlk çağlarda insanlık hikâyesini söz yoluyla aktarmıştır. Yazının icadının ardından hikâyelerin aktarım aracı değişmiş ve bu gelişme okur kitlesini de etkilemiştir. Teknolojik imkânların kolaylığıyla birlikte yazarlar her defasında daha geniş bir kitleye ulaşma gücüne sahip olmuştur. Günümüze gelecek olursak edebiyat, yazar-eser-okur üçgeninde kalmayarak dijital ortamlara internet uzamına taşınmıştır. Bu sayede yazar, daha geniş bir kitleye ulaşabilmekte ve eserlerini çok daha kolay yöntemlerle yayınlayabilmektedir. Yazar, farklı medya araçları ile dijital yayınlar ve günlükler üretebilmektedir. Bir diğer açıdan bakacak olursak yazara, eserine ve performansına her an her yerde şahit olabilen okur da zaten dijital çağ içinde dijital yerli veya dijital göçmen kimliğiyle var olmaktadır. Her iki kimlik de okurun internet uzamında bulunduğunu gösterir. Bu oyun, yazar ve okur perdeleriyle, internet uzamındadır, gerçekte olmayacak kadar yakın ve hızlıdır.
Dijital ortam ve araçlar hayatlarımıza girene dek yazarın oyununu sahneleyebildiği tek ortam, eserleri olmuştur. Sosyal medya ve teknolojik araçlar, bireylerin kendilerini ifade etme ve dünya ile etkileşim kurma biçimlerini kökten değiştirmiştir. Sosyal medya araçları yazara ileri dönüşüme açık bir sahne deneyimi yaşatmaktadır.
Yazarın performans alanı olan sosyal medya araçları, zaman ve mekândan ayrı durmaktadır. Bu durumda oyunun devam etmesini sağlayan da elbette profiller olacaktır. Yazar, sosyal medyayı birçok farklı amaç için kullanabilir. Etkileşim sayesinde okurla iletişim kurarak takipçilerinin dikkatini çekebilir, okur kitlesini genişletir. Yazar, sosyal medyayı kullanarak eski ve yeni eserleri hakkında bilgi paylaşımlarında da bulunur. Eserlerini inşa ederken paylaştığı anlar belki de okurun eserlerini daha iyi anlamasına yardımcı olacaktır. Ayrıca sosyal medya araçları, yazarın bir kişisel marka ortaya çıkartması demektir. Her yazar profili marka değeri taşır. Sosyal medyada profilinde yazar, bir ev sahibi gibi okurunu ağırlar. Sosyal medya araçlarıyla yazar, kendi oyunu içinde bir oyuncuya dönüşür. Performansını sürdürür. Sahneden indiği an unutulması kaçınılmazdır. Yazar okurun pürdikkat gözetimi altındadır.
Şiirsel anlatımın öncelikli olduğu, izleyicilerine estetik deneyimler sunan Noh tiyatrosunun içerdiği türler arasında “kami” (tanrısal) ve “shura” (insani) performansları vardır. “Kami”, tanrıları, ruhları ve diğer olağanüstü varlıkları konu alırken “Shura”, insanların günlük hayatlarına dair detayları işler. Buradan bakınca yazarın sosyal medya hesaplarında yazar kimliği ile gerçekleştirdiği paylaşımlara “kami”; rutininden kesitler paylaştığı anlara metinlere ise “shura” diyebiliriz. Yazarın sosyal medyadaki dijital günlükleri, okurda oldukça özel bir etki bırakabilir. Okur, sosyal medya sayesinde eserlerinin sınırlarına dair ipuçları toplayabilir, çıkarımlarda bulunabilir. Bu dijital günlükler eserler adına bir arka alan açar, doğrudan veya dolaylı bir şekilde bağlam kurma olanağı oluşturur. Yazarın yaşam ve deneyimlerinin eserlerine nasıl yansıdığını gösterir. Bu nedenle yazarın dijital günlükleri, okuruna kendisine dair derin bir bakış açısı sunmasının yanı sıra bilinip sahiplenilmesi için de samimi bir pencere açmaktadır.
Hem sosyal medya araçlarını kullanan yazar hem Noh’ta performans sergileyen oyuncu insanların onu izlediğini ve izlerken bir bağlantı kurduklarının farkındadır. Yazar, sosyal medya aracılığıyla takipçilerine/okurlarına paylaşım yaparak onları ortak akışta anlayışta buluştururken, Noh oyuncusu seyircileri bir araya getirir ve onlara ortak bir deneyim yaşatır. Her ikisi de insanların duygu dünyalarında ve zihinlerinde bulunan bambaşka uçlara ulaşır, onları uyandırır.
Dijital dünyada oyununun sahneye taşındığı sosyal medya araçları, hızdan beslenir. Bir handikap olan akışkan medeniyetimiz, edebiyat eserinin okur zihninde muhafaza edilmesine engel oluşturur. Sosyal medyada içerikleri oluşturan ses ve görseller, kısa metin ve videolar, okurun yüzeysel bir okuma alışkanlığı geliştirmesine neden olacaktır. Okurun dağınık dikkati okuma alışkanlığını olumsuz yönde etkileyecektir.
Baudrillard, bilişimin sahneye çıkışıyla tarihin akışının bittiğini[2] savunur. İnternet uzamında yazarın geçmişi ve geleceği anlam değiştirir. Geçmiş, akıp gitmezdir, her an ulaşılabilirdir. Geleceği ise sanılanın aksine belirsiz değildir, performansını sergilediği oyunlar pozitif veya negatif boşluklar oluşturur. Okur çıkarımları bu boşluklara yerleştirir.
Yazarın görünürlük adına sosyal medyada günbegün sahneye çıkan oyunu, içerik bakımından ses, görüntü ve video temellidir. Ancak yalnızca bunlarla kalmaz. Anket ve soru-cevaplar, canlı yayınlar, katıldığı sosyal medya akımları, reels ve ses tercihleri, … Tüm bunlar yazarı anlama kılavuzumuzun parçalarıdır. Yazarın sosyal medya profili yani sahnesi adından bahseden dijital izlerle doludur. Bu dijital izler de yazarı anlama kılavuzuna eklenir. Bu bilgi birikimini yazarın varlığını anlamak yahut anlatmak için kullandıkça yazara gelecek zaman için bir pozitif boşluk açılabilir. Yazarın kami(tanrısal) yönüne ait dijital izleri yazar olan kendisini besleyip yüceltecektir. Ve yine aynı yazarın shura(insani) yönüne ait dijital izlerin yoğunluğuyla ise negatif boşluk oluşacaktır.
Yazarın görünürlük oyunu, çevresinde bir hendek açar. Bir zaman sonra okurun, takip ettiği yazarın tanrısal yanından çok insani performansına odaklanmasıdır. Nitekim Bauman’ın “günlük hayatınızı takip eden röntgenciler”[3] olarak bahsettiği kesimi, yazarın -muhtemel- kemik okur kitlesi oluşturacaktır. Okurun yazar hakkında açığa çıkardığı/paylaştığı düşünceler, yazarı kendi sahnesinde alelade bir role çekebilir. Bu durum yazarın gelecek zaman varlığı için negatif boşluk açar, onu yüzeysel kılacaktır.
Yazarın yaşamı sonrası onu birincil ağızdan anlatabilecek şeylerden biri performansını sergilediği dijital günlükleridir. Yazar sahnesinde şimdinin kaygısını güdüp geleceği ötelerse yaşamı son bulduktan sonra yazardan geriye kalan olumsuz bir boşluk olabilir. Bu yüzden yazar sosyal medya araçlarını bilinçli kullanmalı ve hiç değilse temel düzeydeki dijital okuryazarlık becerilerine sahip olmalıdır.
Sonuç olarak edebiyat bir oyun alanıdır ve sosyal medya gibi teknolojik araçlar, yazarın performans sergilemesine imkân sağlar. Yazar, okurla iletişim kurarak bir başka okura/okur kitlesine ulaşır ve kişisel markalarını oluşturduğu yöntem ve yönlendirmeler ile genişletebilir. Şair kendi sahnesinde etkileşim kadar sanal varlığına odaklanmalıdır. Yazarın kişisel markasını kurup yönettiği sosyal medya araçları, onun dijital izlerinin biriktiği bir sahnedir. Evet, yakın çekimle genişleyen mekândır. Ancak ağır çekimde hareket genişler, varlığınız için bir anlam meydana gelir. Yazardan kalan dijital izlerin bir adı olur. Dijital izlerimiz bir ize dönüştükten sonra varlığımızdan bağımsızdır, biz dursak da veya bizim için zaman dursa da o her daim harekete sahiptir. Mühim olan bu hareketin pozitif yönlü mi yoksa negatif yönlü mü olacağıdır. Sosyal medya, yazarın tanrısal yönünü beslerse bu performansını sergilediği alanlar yazarın kendi hikâyesi içinde pozitif bir boşlukta devam etmesine zemin tanır. Ancak aynı zamanda bir yazar görünür olmak isterken herkesten önce yazar olan kendisinin hikâyesine zarar verip onu öldürebilir.
[1] Noh (Nō) tiyatrosu, özellikle MS 14. yüzyıldan itibaren popüler hale gelen ve bugün hala icra edilen bir Japon performans sanatıdır. Çok az sahne malzemesi bulunur. Küçük dekorasyonlarla sahnelenir. Oyuncularda maske vardır, izleyicilerin dikkatinin odak noktası her zaman oyuncular ve onların hareketleri üzerindedir.
[2] Tam Ekran, 93
[3] Akışkan Gözetim, 55