Subscribe Now

* You will receive the latest news and updates on your favorite celebrities!

Trending News

Ruhsatsız

ŞAİRLİKTE YAŞA TAKILANLAR | M. Burak Çelik
Deneme

ŞAİRLİKTE YAŞA TAKILANLAR | M. Burak Çelik 

Birçok kere tekrar edeceğiz ki şiir kariyer yapılacak bir alan değildir. Çünkü şairlik bir meslek değildir. Buna karşın şairliği meslek olarak gören ve şaircilik oynayan birçok kişi var. Onlara göre şairlik maddi ya da manevi bir tatmin kapısı olduğu ve kendi çıkarlarına paydaş istemedikleri için bu hiyerarşi sistemini uydurmuşlar. Usta şair, daha az usta şair, şair, genç şair, gelecek vaat eden şair, altyapı şairi… Bir zanaatta, örneğin marangozlukta el çabukluğu ve tecrübe yıllar ilerledikçe gelişebilir ve bir ustalıktan söz edilmesi de doğaldır. Böylece mesleğe yeni başlayanlara da genç marangoz, acemi marangoz vesaire denilebilir. Söz konusu şiir olunca böyle sınırlar çizmek zorlaşıyor bana göre. İsmet Özel’in, Sezai Karakoç’un veya Edip Cansever’in hangi ilk şiirine acemice diyebiliriz? Hangi yaştan sonra “usta” olmuşlardır? Bu soruların cevabı yok. Çünkü şair asla alışkanlıkla, bir anlık refleksle ve duygu boşalımıyla şiir yazmamalıdır. El çabukluğuna ulaşmış olmak ustalığın kanıtı değil, artık çalakalem iş tutmanın ve dikkatsizliğin kanıtıdır. Saydığımız isimler usta değil şairdiler. Şiir yazarken hep genç kaldılar. Yaş ve tecrübeleri konularını değiştirse de gençlik hevesi hep aynı kaldı.

Şiirde usta olduğu iddia edilen kişilere baktığımızda önümüze hep aynı yemeği ısıtıp ısıtıp sunan şairler olduklarını görüyoruz. Tarif isteyenlere de ya bu kokuşmuş yemeğin tarifini veriyorlar ya da bir süre daha yemeğini övmesi karşılığında bu tarife ulaşacaklarını söylüyorlar. Kendi sesini yakalamaya çalışan, yeni biçimler ve konular deneyen, şiirini “gençlik”in arkasına sığınarak tembelce yazmayan bir şair, yıllardır aynı konuları aynı biçimde işleyen ve tüm şiirleri birbirinin tekrarı olan “usta” şairden daha önemlidir. İlkinde şiirin ihtiyacı olan acemilik, ateş, aksiyon ve ritim vardır. İkincisindeyse yalnızca mezarlık sessizliğinde duyulan uğultular.

Gençlikle kandırılan şairler yıllardır birilerinin kütle çekimi etkisinde savrulup duruyorlar. Hiçbir zaman sağlam şiir yazamayacaklar. Çünkü henüz hazır olmadıklarına inandırılmışlar ve vasat şiirler yazmayı gençlikten zannediyorlar. Bir şair her zaman en sağlam şiirini yazmak için çalışmalıdır. Taklitle başlamışsa bile -ki böyle başlaması normaldir- böyle devam etmesi kabul edilemez. En azından bizim açımızdan. Bahsettiğim gibi hiyerarşi kurucularının seve seve kabul edeceği bir durum. Mutlak hakikat şiir tanımını kendi şiirleri üzerinden yapan ve bunu dayatan şairler taklit edilmekten zevk duyar ve bunun sürmesini isterler.

“Genç şair” kusurlu şiirler yazmayı normale görerek, zamanla daha iyi şiirler yazacağını düşünür. Zamanla oluyorsa tabii bu iş. Şiirin kalitesini yaşa indirgemek nereden baksak mantıksız bir akıl yürütmedir. Belli bir yaşı geçince “ustalık” kendiliğinden gelen bir ikramiye midir? Ustalık şiirle olmalıdır, yaşla değil. Sağlam şiirler yazamayan, kusurlu şiirler yazmayı gençlikten sayanlar da zamanını ustaların peşinde koşmaktan heba olarak, dergilerde boy göstermek için torpil bekleyerek veya hiç olmazsa sosyal medyadan ustalara yamanarak harcıyorlar.

Daha önce cevap istediğim için aşırı tepki aldığım sorumu buradan da sormak istiyorum: Hangi yaşa kadar “genç” sayılıyor? Hangi yaşı geçince “usta” loncasına dahil olabiliyor? İki üç kitabı olan otuz beş kırk yaşlarındaki bir şaire de genç diyebiliyorlar. Ki kiminin on sekiz yaşı kiminin elli yaşına bedeldir. Yani ya iyi şairsindir ya da kötü. Yaşla kazanılacak bir şey değil. Her sakallıyı usta şair sanmayın!

“Ben şairim” demekten korkmamak lazım geliyor. Yaşa başa bakmadan en iyi şiirlerimizi yazmak zorundayız. Şiire usta olarak başlamalıyız. Yaşayarak ve çalışarak, asla birilerinden himmet bekleyerek değil.

Related posts

Bir yanıt yazın

Required fields are marked *