denize ve kuşağım şâirlerine…
Her gün, her farklı görünüşü ve hâliyle
söylenmeyenle büyüyen çocuklar gibi
burcuna hep yarım adımla yanaştığım deniz
bir uzakbozkırlı olarak seni bu şiire taşırdım
küfürlere buladım, gizlediğim tüm şeylere
seni çağırdım alaycı bakışların
bir kararda olamayışımı ayıpladığı
illegal ikmallerin, cüretkâr ihlallerin içinde
fenerlerin, lağım sularının ve dağılmışların acziyle
seni aradım zorlama hislerin yüzünü yaladığı saatlerde.
Farklılıkmış, yenilikmiş, iddiaymış
hiçbirinin kaygısını taşımayan dizelerle bürüdüm, bezedim.
dikenli bir üstinsan gömleği olarak bellediğim şiire
–kapkara bi’ gideğen açtım en eski kazmamla–
onunçün bu naif kırıklık, bu ani kayboluş
aşina olmaya çalıştığımız bu melâl ondan
uzaklardan kopan sesi bin muhtaçlıkla duyurmam ondan
–ve sonra çalındı kulağıma: çapanı çabuk geri çek!–
tek tuşla geçiliyor çünkü ele veriyorum
ikamete susamışlığımla ve taşralı sesimle
tenimin renginde ve gözlerimin taaa içinde
ele veriyorum çünkü bağırsam sesim yutulur
parsellenen sahillerde tahammül yok başka sese.
Çarşılardan çevirip yüzümü engine baktım
şiirler var, oksitlenmiş sintine atığı gibi
şâirler hüznün burgacında yelkensiz, kırık direk.
yıldızsız, rüzgarsız hem ne işe yarayacak
kalp hizasında sımsıkı tutulan kürekler
karşılık ver! tahammül et!! derdi dertle işle!!!
tütsülerken her günün doğuşunu
koca dertlerin yüzlerde bıraktığı o yerleşik görüntüye
söz öbeklerinde seğiren anlamsızlığa alıştır bizi.
ayazlağında tut, o soğuk neminde üşüt!
martıların, curcunanın, mavnaların sesinde
kuşağım’ın yürek çırpışları…
alnımı tutup doğruldum da gördüm.
sende kozasızlık, sende kuytusuzluk, sende kafessizlik
Her sabah en fiyakalı görünüşü ve hâliyle
cellat gözlü kızları, kanlı oynaşmaları,
balıkçıların kapkara sustuğu esmer yüzlerini,
yer edinememişlerin uğradığı o çatalağız meskeni
tüm uzak geçmişiyle bilen sensin!
söyle bana kaybolmadan nasıl bulunacağım?
hesaba kat vaaz etmeden önce
kendine şâir diyemeyen taşralı bir adam olarak
gidip şiiri yatağından çıkarmak isteyen şâirlere
senin kendine sığmazlığını anlatacağım
sana haykırmak için yeminler ve acıları
her zerreni tuz tuz içime bastıracağım.