Ben dünyaya kalaylama düşmedim
Doğarken ağladım senin gibi kıçıma bir tokat yedim
Göbek bağımı Mudanya’da bir çöpe atmışlardır muhtemelen
Hatta hatırlamıyorum bile doğduktan sonraki o on üç yılı
-Hâlbuki yaşanmış sayıyorlar değil mi o on üç yılı-
Doğmak budur belki de seni tanıdığım ilk gün mesela
Cennetten fragman mıdır yoksa Ahmed Üstün introsu mudur bilemem
Bildiğim bir şey varsa senin de böyle doğuşlarının olduğudur
Adını henüz koyamadığın yakın tarihli konklavlarının olduğudur
Evet olduğudur
— Avcundan akan kan damlasını düşün
Delhi meydanında sallanan City formasının
Arap rüzgarıyla nasıl dalgalandığını düşün
Sonra kuaför saçını iki cm fazla kesti diye
Sende oluşan o çıldırmaların
Bende çıkarttığı orman yangınlarını düşün
Düşün düşün düşün düşün dur—
Dünya ne kadar gıdıklayıcıysa
Gerçekler o kadar yakıcı olurdu benim için
Yaralanan tavus kuşu asla bir kuş gibi ötmezdi örneğin
Kahve gözlü kötü adamlar seni incitemezdi
Buna inanmıştım yıllar boyu zaman geçtikçe arınmış
–Oldu her şey– aramızdaki olmayan her münasebet
Suçu kendimde bildim uyumazdım bu yüzden
Ağlamıştık ya karşılıklı sabaha kadar bombok bir evdeydim ben o gün
Naftalin kokan bir evdi orası tam beş yıl sürdü o sabah
-Bir çocuğun annesinden yediği ilk dayak neydi o sabah-
Seninle konuşurdum yürürken doğum gününü kutlardım mesela
Sevdiğin renklerle donatırdım gardırobu
Okuduğun ne varsa ben de okurdum gezdiğin yerleri gezerdim
Bir zamanlar koştun diye komodo olmuşluğum bile var
Kuran çarpsın o ürkek suçu kendimde bildim uyumadım yıllarca
Anlamak istedim
Neden
Siz kızlar neden böylesiniz diye söylenerek
Kendimi çok da önemsememiştim hâlbuki
Üstüne bastığın taşların arasını yırtık yapraklar doldurduğunda
Ben ağrılı sancılı ve kusamamalı günler geçirdim
Bir haftada on kilo verdim
Dengesizdim
Gücüm yoktu kalkıp bir bardak su içmeye
Doktor romatizma dedi ilaç yazdı
Doktor demirsizlik dedi ilaç yazdı
Doktor doktoru suçladı ilaç yazdı
Olan bana olmuştu dökülmüştü saçlarım
Yıllar önce olduğu gibi hiç tanımamış hiç görmemişken daha
Grip olmuştun hani kekik yağı içmiştin yanmıştı ciğerlerin
Aynı öyleydim ölümden dönerken bile sayıkladığım tek kişi sendin
— Gitmişti sesin fakat yürüyüşün aynıydı
Saatlere şüpheyle bakan (öyle güzel ki) gözlerin vardı
Baksan ne fayda bir kez olsun umursadın mı
Bir kediyi çocuksu bir duyguyla hiç kovaladın mı
Filminden çıktığını gördüğümde senin: “Kader” —
Suçu kendimde bildim uyumazdım bu yüzden
Bir kez uyudum yalnızca çünkü çok yorulmuştum
Üst üste gelmişti her şey Kreutzer Sonat çok sarsmıştı beni
Altı ay arayla dedem ve ninem ölmüştü bak Allah belamı versin ki
Memlekete o gün gittim seninle kavga ettiğim o yer
Hâlâ yerli yerindeydi inanamadım. Canımı okuyordu tüm bu olanlar
Anlatamadım kimseye derdimi inandıramadım Kadir’e bile
— (Yaprağı koparmazdım vakti geçmesin diye seni gördüğüm ilk günün)
“Kafa açıyorsun” dediler dalga mı geçtiler yoksa
Tinerciler miydi bilmiyorum uzaklaştılar işte yanımdan
Ölmekten beter etti beni dokundu işte bu bana—
Hâlbuki seni yalnız ben tanıdım / Göğe her baktığımda sen vardın
“Gözyüzü icat edilmiş bir boşluktur” dediler diye
Var olan ve olacak olan her şeye
Senin adını taşıdım.