Ruhsatsız
Şiir

YORGUN GÖZ SAHİBİNİ TADIYOR | M. Burak Çelik

 

Beni bir göz çok eskiterekten bağırırdı

Biçimli bir rüzgârın zonkladığı taşlara düşmanlık ederim

Taşkınlıktı bu meyveleri soyarak yemek ve pıçak sürmek ağza

Gözüm bir kayadır benim bazen bir bilye midir cam

Bir yıldırım içtim mi ne o gün yıldırdım oyunları

Kimseyi katmadım sıraya yüzüme sürdüğüm boya kuşkulandı

Kuştandı tüyleri oyuncaklarımın anam daha bana benziyordu

Evet kendime benzetiyordum parçalanacakmış gibi terleyen her şeyi

 

Gözüm kabuk bağlamaz kanar gürültü pozitif

Geçip gitsin diye beklersin de kırılır merceğinde bir çocuk

Dolup taşsın dersin inadına bağrıyanık bir boşluk

Başvurdun tüm o rezalete ama senlik değil körlük

Acemiliktir destansız kalmak ya da yolda yürürken senden taşan bir tas suyu görmemek

 

Yarasını yalayıp duran bir hayvandır gözüm ama uysal ve tembel

Bir insanlık uydurdun yuvarladın çamurlarda topak oldu da vazgeçmedin

Tanrı yaklaşınca yaratılan ve Tanrı’ya yaklaşınca var olan bendim

Bir ses devam ettiriyor beni, kendimi vuralı çok olmuş yere düşmeyi bekliyorum ben o sırada

 

Bir kılıç azarlıyor bizi, sen o ateş tarafından tekrarlanıyorsun

O ince parmaklı nehirlerden büyüğüz ve cesur

Gözüm bir hakikati demliyor ki kaplanlık yapsın sana

Geçimsiz bir kocakarı gibi şiirler adımı geri alıyor

Çelik kalıyor kaynaya kaynaya bitecek

 

Geri çekilmedi Tanrı ne de unutturdu belayı

Alev aldı da görmezden geldik çalıyı

Baykuş kondu omzumuza bu ne demekti cibrail

Göbekli enseli kitaplardan atlaslar kurdum

Hiçbir ülkesine gitmedim

Çağırdılar beni kimsesiz kötürüm sevgililer

 

Haftasonları tulum giyen çocuktur gözüm

Misket arakladığını sanır kendinden

Kanatlı kedilerden ürkerek koşar geceleyin bir saattir baktığı lambalardan kaçarak

Sürekli şeker ister canı ki koşar uzun dizelerden dizleri iltihap kaparak

 

Artık göçebe bir fare gibi mıymıy söylenmeden

Orada, karanlığın en güzel yerinde durmalıyız Tanrı’yla el ele

Çünkü karanlıkta önemli olur böyle şeyler

Gözümden bahsetmeliyim sana kanlı bir gömleği tutarak

—belki de mekân sahip çıkılmamış bir ülkenin uzunca kalesidir—

Üşenmemişimdir kerrat cetveline ve İsa kurşuna mı dizilmiştir

Sana bir göz ve bir bebek İsa bulmuşumdur

Zaten ikisi de aynı değil midir?

Related posts

HÂL ÇARESİ | Ahmet Şen

Ruhsatsız
11 ay ago

PATATES | Mehmet Akif Öztürk

Ruhsatsız
2 ay ago

NAAT MADRİGAL | Kadir Daniş

Ruhsatsız
11 ay ago
Exit mobile version