“bir tanrı varsa dışarısı yoktu”
Merdivenlerde yuvarlanma hakkını tanımadılar
Çığlığın kaldırıp getirmedi kimseleri madenlerden
Oysa kıyılara kurarlardı çizmeyi aşman için
Komşunun helva kavurduğu diyaframına istatistik derlerken
Gizlenirdi kadife kumaşların, dandik entarilerin
-Haberin yokken, haber yokken, fıstık atılırken helvaya-
İsa’nın saçları kepeklenene dek
Antik bir dilde antik dualar ederdin
Çünkü
Annen seni sıcak turşularla besledi
Masalarda ritimli sesler volta atarken bir daha tuzlandı turşular
İçerde sen, içerde annen, içerde posa ve İsa
Dışarıda baban, dışarıda kapital, parkelerde eşkıya
“Aft” demişti kurşuni enfeksiyonlardan korumak için seni annen
Fransızca kelimeler öğrenmeye çabalarken okşamıştı başını saçkıran
Kel yerlerinden doğrulmuştu çürüklerinin ve bitlerinin ve çelişkilerinin vatanı
Büyüdüğünde bir gün karşına uzun bacaklı masalar kuruldu
Bana da tekliflerde bulunuldu ama söylenilmesi gereken, özneyi susturdu
Ben küreselleşmeyeceğim, ben platin saçlı kızlarla çıkmayacağım
Pelüş kürklere şahlansın dudağım, İngilizce öğrenmeyeceğim sen de sakın globalleşme
Bana bak, gıdıkla semavi dinleri kal benimle
Turşularıma dokunma, soğutma onları
Ayaklarının üşüdüğü yerler gurbettir
Bana bak, benimle kal, onları tuzla
Ben buradayım, ben hurdayım susturmam gereken şeyler var beni koçakla!
Çünkü senin de bir yerlerinde aftlar belirecektir zamanla
Büyüt onları, onları doyur, susat onları, bariz yalanlar onlara
Sana da öyle yapmıştı o kadın saçlı bukle bukle Anglosaksonlar
Doğrul da karabiberin kokusunu öğret mitlere
Sakın ha unutma yediğin dayağı hıçkırmayı hatırlattığın için muhbirlere
Gerçi sen putlar yıkılırken de yanağını kaşıyordun
Bürokratlar restoranlarda gülüşürken de
Dişimdeki maydanoz kendini gösterirken
Ricattan sonra yırtık çarıklar vurulurken de
Gazi Paşa kırbacını şaklatırken, evinin halıları kirlenirken sen yanağını kaşıyordun
Dersleri dinlemedin ve rabbinin öğrettiği kelimeleri unuttun!
Peşindeyken ben kepeklerin, köpeklerin ve masaları sallandıranların
Çok antik bir dilde danteller işlendi
Hâlbuki ne maden ne madenci yerinden edildi
Hem daha bilmezken sen gezegeni
Hastalık isimleri sayıyordum otuzüçlük tespihlerde
Ve yine de ahşap kapitalli kabadayıları
Seyrek otobüslerle eve gitmekte olmayı
Ücra yerlerde oturmayı genetik meselelerden bildin
Canın bir şey çekerken kardeşinin arızalanmasını çok tanrılı dinlerden
Sanayi devrimine yanağını kaşıyıp
-Sovyetler de iyi ki dağıldı
Sen boş ver, sen globalleşme istemezler zaten beni
Sen küreselleşince bir gevşeyeceksin annen ağlayacak
Yugoslavya’nın yıkıldığına ikna etmeye çalışacaksın
ATM’den yalnız para çekebileceksin memleketinden utanacaksın
Hiçbir şey değiştirmeyecek diyetin
Enfeksiyonu kapitalden
Uyuzu pelüş kürklerden kapacaksın!