hevenklerimi önüme katıp başlattığım biçimsiz taş
yakınımda tuttuğum kara gözlü zebercetle ezildi
hantal büyücülerin uğradığı tan başlayacak çünkü
ben ayı selamlar gibi çektim perdelerimi- çünkü
ben kırıttığı toyda kantarına kara botlarla bastımdı
köprümüzde gelinler ayrık arasından anlaşılır
kemeri geçen su bizim de bileklerimizi geçer
gül boğma kurların asasını gövdesinde gizler biliriz
-kaldırın lan elleri rabbimiz bizi mükafatlandıracak
it salımıyla mor makberle kanla ve terle kaldırın
aşkınlığımız görüldü bir kere geriye dönemeyiz
far asfalta erkekliğini boşaltır ben bıkkınlığımı
-yine de beni bacakaralarında öldürün
tan nasılsa ısınan gittikçe ısınan bir aygır değil mi
incecik başlarımızda gezen orta yerlerimizde gezen
bunu kara taşlarla yağlanarak atlatabiliriz ha
-usulcana yürüyüşler edinerek ormanlarımı yaktılar
çelik büküldüğünde demir indirildiğinde yoktum
köprümüzde gelinler hep aynı aygıra bozulur
kemeri geçen su belimizden geçmedi bu yüzden
polen koyu kanda eğri bir çatı gibi görüldüğünde
sardım- sardım- üfledikçe ciğerlerimde vida sesleri
rızamı yüz yere astım yüz kez uyandım yüz yatakta
talihi yakalayıp satkın ruhumda yuvarladılar
hevenklerimi önüme katıp başlattığım biçimsiz taş
bir bardak suya bakar gibi baktığım annemden kaldı