Ruhsatsız
Şiir

SANTRAL | Süleyman Karaca

Santral:

bir taşa sığınır yabancıyım

bir taşa sürülür krem brule

geceyi sicim içimi silip atarken

zihnimde eskimolar düşüp kalkarken

ama sesleri duyulmayan

ve her düşüşe bir iz,

anglus ve saksonlar jiletleyip jütleri

hukuku doğuracak sizin

olgunlaşmamış milletlerinizi

bu barbar duvarları

istenmeyen tüy gibi

taşlara yazılmış

ve ben,

beş kere bitirdim medeniyeti.

 

Santral:

yoğunluk farkını kullanıyor insanlık

buğday tarlasında çavdar üfeliyor kadınlar

tohumların yeri değişmiş,

taş toprağa sığınmış ışık gelmiyor

yola çıkan atlar dönmüyor geri

avurduma başka zaman

kurutulmuş çiçekler

ben sadece taş yontuyorum

musa değilim kaldırayım yerden

köklerini kaybeden kuşlar

ayakları üstünde duran kuşlar

taşınabilir taş yontucuları

ben musa değilim kaldırayım yerden.

 

Santral:

moleküler ideoloji ya da radar faktörleri

ya da cehennemin dibinde münafık toplayan

tuhaf bir balina kürkünde antimon parazitler

ve göğsümde büyüyen kuyruklu yıldız

atılmamış kazıklar voyvodaya

zamanın yükünü taşıyor,

bakışlarım kişisel bir yabancı.

denizin dibinde şarkılar söyleyen,

cehennemin dibinde helak balıkları

geçerken İbrahim mancınıkla

dalganın elektromanyetik gücü içinde,

biri inim inim inliyor.

 

Işıkları ateşe verip yitirende görüyü

saat kaskatı zaman bükerken gölgemi

gölgem sızdırır kan irin ve çerağ

gök tuşuna basarak güneş.

dar miyân-e dastânam shekoft

 

santral:

yolum su, suyum dondurulmuş akışı bozuk

rüzgârda eksilir nefesim

kalbim desen başı bozuk

patlar göktaşları, düşük yapmış bakireler

madem ki harap olmuş cihan çehrelerden

anlattım her gün başka bir yönde

tekrar yazılan tekrar tekrar,

okunmayacak şiirler.

 

santral:

bütün evreni sarar altı yılda alfa centura

ben zamanın başladığı yerde

ışığı elimle, ışığı tutarak çünkü ışık kaçak

östaki borusunu keserek anlatılan asardan

Spektrum toplayan baharat hapşurukları

elimle koymuş gibi bulduğum

bu ölü toprak,

bu cisimde titreyen hayret

yıldızlar bilirim içinde karadelikler büyüten,

insanlar bilirim içinden ölümler

On iki Venüs, ikisi sahte üçü aşka küsmüş

rüyalar var, matriksler, oyun teorileri

bütün taşlar düşmeden önce

vurdu vurdu

teğet geçti bizi helak.

Related posts

İKİ HAYAT BİR MERYEM | Gülnur Aşçı

Ruhsatsız
3 ay ago

ENSE PEDAGOJİSİ YA DA ENSEST DEMOGOJİSİ: “BUGÜN CUMA ENSEYİ KAPAT!” | Kadir Tepe

Ruhsatsız
7 ay ago

BEN ŞİİRİ ÇUVALA DOLDURUR GİBİ YAZARIM, ÇÜNKÜ… | Fatih Bozdemir

Ruhsatsız
5 ay ago
Exit mobile version