Subscribe Now

* You will receive the latest news and updates on your favorite celebrities!

Trending News

Ruhsatsız

YÜKSEK KÜLTÜRLÜ YERLEŞİK TÜRKLER | Semih Samyürek
Deneme

YÜKSEK KÜLTÜRLÜ YERLEŞİK TÜRKLER | Semih Samyürek 

 


XII.

Göçen Kervanın Ardından

 

 

 

Türkiye Cumhuriyeti’ne vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk’tür. Peki bu tanıma, parayı bastırıp iki saat içinde aldığı ev ile vatandaşlık temin edenler de dahil mi? Tarihin yeni bir dönemindeyiz. Tanımların yeniden sorgulandığı, özellikle de Türk kimdir, kime Türk denir gibi suallerin ön sıraya çıktığı bir dönem… Bu meyanda Türk dediğimiz kimliğin hukuksal bir metne sıkıştırılamayacağını ifade etmek isterim.

Modern çağın insana getirdiği en büyük sıkıntılar biri yasaya tapıcılıktır”. Bu tenakuz sebebiyle yazının başında andığım anayasa maddesine göre ev sahipliği yoluyla Türk vatandaşı olmak ve Türk olmak arasında ortaya çıkan dilemmayı aşamıyoruz. 1282 yılında Moğolların başına Teküdar adlı bir han geçer. Teküdar ihtida edip Ahmet adını alır. Moğol soyluları Ahmet’in kendilerine ihanet ettiğini, yasalarına yani “Cengizhan yasasına” karşı bir yasayı yani şeriatı benimsediğini iddia ederek -ki bu doğru bir iddiadır- 1284’te Ahmet’i devirirler. Yasa ve doğru arasında sıkışıyoruz.

Türk’ün ne olduğunu anlamak için yasa metinlerine değil şiirlere bakmayı yeğlerim. Eğer şiir, bugün bana beni anlatabilecek bir kapasitede değilse, o halde ben Türk isem yahut başka bir kimliğe sahipsem o kimliğin güneşte sararan bir kola şişesi gibi rengini kaybetmekte olduğunu anlarım.

Dün Susa’dan Sardis’e, bugün Pekin’den Londra’ya dünyayı bağlayan bir coğrafya Anadolu. Burada Lidyalılar tutunamadı. Parayı icat etmişler, felsefeyle ilgilenmişler, denizcilikle uğraşmışlar, şehirler kurmuşlar; yüksek kültür üretmişler. Anadolu’ya hâkim olabilmek, dünyanın en zor coğrafyasında ayakta kalabilmek demek. Bu yüzden bir İstiklal Marşı yazmak zorunda kaldık. Dikkat buyurun, şartlar bizi İstiklal Marşı yazmaya icbar etmedi. Biz tercihlerimiz doğrultusunda bir İstiklal Marşı yazmayı kendimize icbar ettik. Aradaki farkı kavrayabilenler Türk olmaya bir adım daha yaklaştı. Bu sebeple benim kim olduğumu İstiklal Marşı’ndan daha iyi anlatabilen bir metin olmadığı kanaatindeyim.

Büyük İskender, Çanakkale Boğazı’ndan geçerek sırayla Anadolu’yu, Suriye’yi, Lübnan’ı, Kudüs’ü, Gazze’yi, Mısır’ı fetheder. Ardından Doğuya yönelip İran’a girer. O güne dek birkaç yüzyıldır Ahamenişlerle can boğazda savaşan Yunanlar ve Makedonlar için İskender’in İran’a girmesi ne büyük bir olaydı kim bilir. İskender’den sonra Seleukos önderliğinde İran’da bir düzen kurulur. Bu düzen uyarınca Helenizm İran şehirlerine yerleşir. Yunanlardan da İran’a göç eden çok olmuştur zira bölgedeki zenginlikler ve ticaret Yunanları oraya çekmiştir. İran kültürü ve Farsça taşraya çekilir, şehirli-taşralı ayrımı belirginleşir ve İran sanatı her alanda geriler.

İran şehirlerinin İsa Aleyhisselam’ın doğumundan üç yüzyıl kadar evvel Helenleşmiş olmasından önce İran’da şehir-taşra ayrımı bulunmuyor muydu? Elbette bulunuyordu. Öyleyse sanatı gerileten ne oldu? Karşımıza tek bir cevap çıkıyor: Şehir ve taşra kültürlerinin tamamıyla başkalaşması.Bir başka deyişle şehir kültürünün yabancılaşması. Şehir ve taşra kültürleri hiçbir zaman birbiriyle tamamen aynı olamaz. Fakat anlam dünyalarının, kullanılan dilin, hayat tarzlarınınvb. tamamıyla farklılaşması İran örneğinde olduğu gibi -şehirlerin Helenizm’e, taşranın İranî kültüre bağlı olması- sanatın tamamı ile kurumasına sebebiyet verir. Bir başka deyişle şehrin ve taşranın kıblelerinin başkalaşması… Bu yabancılaşma aynı zamanda Türk yahut Fars gibi kimliklerin erimesi demektir. Herhangi bir milli kimliğin, millî duruşun inşa edilememesi demektir. Çünkü bu inşada en mühim rol yüksek kültürlü yerleşiklerdedir.

Bugün Türk sanatı neden geriledi? Sualinin cevabını da burada aramak gerektiği kanaatindeyim. Türk şehirleri ve Türk taşrası arasında İran’ın yaklaşık iki bin üç yüz sene evvel yaşadığına benzer bir başkalaşma oluştu. Artık insanından mimarîsine bir Türk şehrinden bahsetmek çok zor. Bugün size Türk hayatı desem aklınıza ne gelir? Yüzünüzü hangi tarafa çevirirsiniz? Türk hayatını gözlemlemek istiyorsanız nereye bakarsınız? Türk hayatını gözlemlemek isteyen bir araştırmacı özel olarak belli bir bölgeyi, bir ilçeyi vb. mi gözlemlemeli yoksa Türkiye’nin herhangi bir noktasına gitse Türk hayatını gözlemleyebilir mi? Türk şehir hayatı yahut Türk taşra hayatı. Suallerim ikisi için de geçerli.

Bunları acı sualler olduğunun farkındayım. Türkiye’nin her bir köşesinde kolaylıkla gözlemlenebilecek bir Türk hayatı inşa edemedik. Yukarıda zikrettiğim gibi elbette şehir ve taşra arasında yahut bölgeden bölgeye değişebilecek olan farklılıklar bulunabilir. Fakat burada nicel bir farklılıktan söz etmiyorum. Giderek bir başkalaşmadan, ayrışmadan, birbirini tanımamaktan, iletişim kuramamaktan, estetik zevklerin tamamıyla ayrılmış olmasından söz ediyorum. Bugün yerleşikler yüksek kültürlü mü yoksa eğitimli mi? Eğer yerleşik Türkler yüksek kültürlü olsaydı Türk sanatı can çekişmezdi. Yerleşiklerimiz yalnızca eğitimliler. En iyi eğitimi almış olmakla övünüyorlar. En iyi hizmeti sunmakla, en çok aferini kapmakla övünüyorlar.

​Türkler Anadolu’yu Türkleştirdiler. Anadolu Türkeli oldu. Türkeli bizi Türkleştirdi. Karmaşık gibi görünebilir, karşılıklı bir etkileşim. Bugün Anadolu’dan bavulunu alıp yola çıkan ve başka bir diyara giden insanların bırakın gittikleri yeri Türkleştirme gayesiyle gitmelerini, gittikleri yere azami ölçüde uyum sağladıklarını, gönüllü bir asimilasyona kendilerini tabi tuttuklarını görüyoruz. Bu gönüllü asimilasyondoğrudan Türk şehirlerinde başlıyor. İnsanlar şehirli-taşralı ayrımında, “taşralı” görünmemek adına kendilerine sunulan gayri-Türklüğü büyük bir memnuniyetle bünyelerine alıyor. Çünkü eğitimli olmak bunu gerektirir. Oysa yüksek kültürlü yerleşik bir Türk ne türkü dinlemekten gocunur ne türkülerinin alnını yere değdirir.

​Türkiye’nin adil, hakkaniyetli, Kur’an-ı Kerim ve peygamber sünnetinin ilkelerine tâbi bir hayat yaşamasını mı arzu ediyorsun? O halde gözünü yüksek kültürlü yerleşik Türklere çevireceksin. Türkiye’nin güçlü, sünnetin dışına çıkmaktan korkmayan, gösterişli, kâfirler nazarında itibarlı bir hayat yaşamasını mı arzu ediyorsun? O halde şehirlerinin gayri-Türkleşmesi seni rahatsız etmemeli. Çünkü eğitimliler bu yolda sana yardımcı olacaktır. Ben eğitimli Türklerin değil yüksek kültürlü yerleşik Türklerin idare ettiği bir Türkiye görmek istiyorum.

 

 

Devam edecek…

Related posts

Bir yanıt yazın

Required fields are marked *