Analog duvara dijital yumruk
Nereden geldiği bilinmeyen bir gümrük
Orduları dağıttığı gibi toplayan ümük
Alınmadığında saç yoldurmanın ilacı
Şampiyonlar için bir hayvanın ardı
Giydikçe daralmanın hayatı
Çayırların hammadesi ve dünyanın anası
Homurdanan bir yaşta olmanın
Zorluğunu üstüne yakıştırmak
Yeni seslerin akışkan zeminidir
Ne zamandır bekliyorum bu duvarı
Kendimi bile astım kaç kere —kaçkerekaç—
Saatli maarif takvim olmanın canı
Çene kütürdeten yabanilik
Kambur bir ağrı ve
İniltilere çöreklenmiş uyku
Beni ürküten bakışların susuzluğu
Direndikçe kafirleşen gecenin iğrentisini bulurum
Baktım ki duvar hâlâ şeffaf değil
Kahkahanın yasını çiviliyorum
Utançla kuşlarımı çakıyorum o duvara
Uçmanın getirdiği haylazlık ve
Sabunların köpüremediği o tencere
Yüzümden akıp giden alçı
Donar göğsüme inince
Eşyaları değiştiriyorum kendimle
Tabut buluyorum divanın altında
O soğuk mezarların isimleri gibi —daralmışbirkabirdir—
Başlatıyorum şenliği birikmiş sesimle
Yakılan ruhların şamanı
Tırnaklarını kendisine geçirmiş kedilerin zamanı
Allah var demenin çerçeveye yedirilmiş duvarı
Umurunda olmasa da bakmak zorunda kaldığı
Duvarda gölge eriten mum ve
Baştan ayağa kanserli bir çocuk
Unuttum kezzap retoriğini
Duvara astıkça dünyayı
Tadı akıyor sıvadan kıtaların
Yetersiz gelen perdelerin güvesi
Tattıkça kabusları pusu kuran gürültü
Zalim ülkeleri tekte saymanın bunalımı
Ev: Yaramın intiharı yalanlayan pıhtısı
Yara: Gizli bir anlaşmadan doğan kuyu