Soyundum,
kendi cumhuriyetimi kurmaya
Başıboş kuzularla
gidilemeyen bir şiiri resmediyorduk
dün doğumuyla gün batımının
altın, sıcak,
dev kanadının indiği, sisli yamaca
Yirmi niyet tuttum
Yirmi güzel kuzum gibi
Buralıymış, sonradan öğrendim
Her gün, bir bacağını kemiren
ama hiçbir kuzumu yemeyen
dumanla gölgenin kardeşi
Yeryüzünde bulunmayan
tuhaf bir sürü benimkisi
Kuzularım sustukça
Pırlantalar çoğalıyor gökte
Gecenin içinde sessizleşiyor çayır:
Tepesinde değişmeyen Ay
Dünyalardan habersiz dünyamızda –
son dördün yüreğim gibi.
Related posts
SİS VE KIZIL | Oğuz Ertürk
1 dk okunma
halk böyle diyor/ama | Berat Korkmaz
2 dk okunma
DAVET PANAROMA | Hanife Sude Gökkaya
1 dk okunma
KARGASIZ TULUMBA | Yiğit Ergün
2 dk okunma
Son Eklenenler
BURAYA KADAR HER ŞEY HİKÂYE: HASAN HARMANCI İLE “BEN, FAHRİYE VE TÜRKİYE”
Fabrik Kitap ve Ruhsatsız Dergi’nin düzenlediği buluşmada Hasan Harmancı, Ben, Fahriye ve Türkiye romanının omurgasını, karakterlerin taşıdığı anlamları ve...